Z Kuşağı ve Kopan Bağ: Ahlaki Standartlarda İnsan İlişkileri Nereye Gidiyor?
Günümüzde bir gencin annesine “Anne, biraz konuşabilir miyiz?” dediğinde aldığı cevap sıklıkla şu oluyor: “Şarjım bitmek üzere, sonra konuşuruz” ya da “Şu an çok yoğunum, Instagram’da bir şey paylaştım, ona bak istersen.”
Bu cümleler kulağa masum geliyor olabilir ama aslında modern zamanın en büyük ahlaki kırılma noktalarından birini işaret ediyor: İnsan ilişkilerinde “var oluş”un yerini “görünüş”, “iletişim”in yerini “beğeni” aldı.
1. Ahlaken “olması gereken” insan ilişkisi neydi?
Geleneksel ahlak anlayışımızda (hem İslamî hem de evrensel insani değerlerde) anne-baba ile çocuk arasındaki ilişki şu ilkeler üzerine kuruluydu:
• Samimiyet ve yüz yüze vakit geçirmek
• Çocuğun duygusal dünyasını ciddiye almak
• Hata yaptığında azarlamak yerine anlamaya çalışmak
• Çocuğa “değerli olduğunu hissettirmek”
• Kısacası: Çocuğu bir “proje” ya da “sosyal medya vitrini” değil, bir insan olarak görmek.
2. Günümüz ebeveyn-çocuk iletişimi neden koptu?
a) Zaman algısı değişti
Ebeveynler “kaliteli zaman” kavramını yanlış anladı. 10 dakikalık yüzeysel sohbeti “kaliteli” sayıp, geri kalan 23 saat 50 dakikayı telefonla geçirebiliyor. Çocuk ise bunu şu şekilde okuyor: “Benimle geçirdiğin 10 dakika bile sana zor geliyor.”
b) Beğeni odaklı ebeveynlik
Çocuğun karne notu, spor başarıları, hatta yemek yerken çekilen fotoğrafı… Hepsi anne-babanın sosyal medya prestiji için araç haline geldi. Çocuk bunu çok net hissediyor: “Ben değil, benim başarılarım seviliyor.”
c) Duygusal ihmalkârlık normalleşti
“Benim zamanımda dayak yerdik, sesimizi çıkaramazdık, şimdi çok şımartılıyorlar” cümlesi, duygusal şiddeti meşrulaştıran bir kalkan oldu. Oysa Z kuşağı dayak değil, anlaşılmamaktan şikâyetçi. “Beni dinlemiyorsun” dediğinde “Saygısız!” damgası yiyor.
d) Çifte standart
Ebeveyn çocuğuna “Telefonu bırak!” derken kendisi akşam yemeğinde Instagram Reels izliyor. Çocuk bu ikiyüzlülüğü 5 yaşında fark ediyor ve güven duygusu o yaşta çatırdıyor.
3. Z Kuşağının aldıkları mesajlar ve sonuçları
Bu iletişim bozukluğunun Z kuşağına yüklediği bilinçaltı mesajlar şunlar:
• “Kimse gerçekten beni merak etmiyor.” › Yalnızlık hissi
• “Değersizsem sevilmem.” › Performans kaygısı, mükemmeliyetçilik
• “Duygularımı anlatırsam ciddiye alınmam.” › Duyguları bastırma, patlamalar
• “Yetişkinler söylediklerini yapmıyor.” › Otoriteye güvensizlik, asi duruş
Sonuç mu?
Dünyanın en “bağlantılı” kuşağı (her an internette) aynı zamanda en yalnız kuşağı oldu. Anksiyete, depresyon, intihar oranları rekor seviyede. “Hiçbir şey hissetmiyorum” diyen 17 yaşında gençlerin sayısı hızla artıyor.
4. Peki çözüm?
Çözüm çok karmaşık değil, aslında çok basit ve ahlaki:
1. Telefonu gerçekten bir kenara koymak (günde 1 saat bile olsa).
2. Çocuğun başarısını değil, çabasını ve duygularını övmek.
3. “Nasılsın?” sorusunu gerçekten merak ederek sormak ve cevabı sonuna kadar dinlemek.
4. Kendi hatalarını kabul edebilmek (“Evet, bugün sana yeterince vakit ayırmadım, özür dilerim”).
5. Çocuğu “sosyal medya malzemesi” olmaktan çıkarıp insan olarak görmek.
İnsan ilişkilerinin ahlaki temeli “karşındakine verdiğin değer” ile ölçülür. Eğer bir ebeveyn çocuğuna “seni görüyorum, seni duyuyorum, seninle birlikteyim” hissini veremiyorsa, o çocuk ne kadar zeki, ne kadar başarılı olursa olsun, içinde kapanmayan bir boşlukla büyüyor.
Z kuşağı bize çok net bir mesaj veriyor:
“Başarı değil, samimiyet istiyoruz. Not değil, ilgi istiyoruz. Beğeni değil, varlık istiyoruz.”
Bu mesajı duyabilen ebeveynler, sadece kendi çocuklarını değil, gelecek nesillerin ahlaki omurgasını da kurtaracak.
Çünkü insan olmak, hâlâ en değerli şey.
Ve bunu hatırlatacak olanlar, hâlâ anne-babalar.
Yorum Ekle
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.