Sömürü Düzeni ve Medyanın Sessiz Çığırtkanları

Ve ne kadar baskılarlarsa baskılasınlar, hakikat, eninde sonunda konuşur.

76 0

Sinan Öztaş

Sinan Öztaş

Sömürü Düzeni ve Medyanın Sessiz Çığırtkanları

Bazen memleketin haline bakınca insanın içinden tek bir cümle yükseliyor: “Bu düzen böyle gitmez.”
Ama gidiyor… Çünkü birileri gitmesini istiyor. Çünkü direksiyonda hep aynı eller var: Sömürü düzenini kuranlar ve o düzenin gürültüsünü bastıran medya patronları.

Bu ülkede artık kimse gerçeğin peşinde koşmuyor; koşanların da ayağına çelme takılıyor. Gerçek, manşetlere sığmıyor; çünkü manşetleri atanların derdi hakikat değil, hâkimiyet. Bir işçinin alın teriyle, bir memurun emeğiyle, bir köylünün alın çizgisiyle hiç ilgileri yok. Onların baktığı tek çizgi, yıllık kâr grafiğinin çizgisi.

Medya dediğimiz şey uzun zamandır “dördüncü kuvvet” falan değil.
Patronun çıkarı hangi doğrultudaysa, kameranın açısı da oraya dönüyor.
Kime susulacaksa susuluyor, kime bağırılacaksa bağırılıyor.
Gerçeğin sesi, reyting cihazına bağlanmış bir ventilatör gibi; ne kadar izin verilirse o kadar nefes alıyor.

Bir köylünün traktörü haczedilirken kameralar yok.
Bir işçinin maaşı üç aydır ödenmezken haber bültenlerinde tek satır yok.
Ama patronun oteli açılır, rezidansının önünde kırmızı kurdele kesilir…
Tüm ulusal kanallar sıraya girer.
Çünkü “haber” artık halk için yapılmıyor; patronun vitrinine parlak bir cam daha eklemek için yapılıyor.

Sömürü düzeni böyle çalışıyor işte:
Bir yanda gücü elinde tutanlar, öbür yanda o gücü meşrulaştıran medya ordusu.
En tehlikeli ittifak da bu zaten — sermaye ile sessizlik arasındaki gizli anlaşma.

Eskiden gazeteciler halkın gözünü açmak için mücadele ederdi.
Şimdi halkın gözünü kapamak için yarışıyorlar.
Gerçek konuşulmasın diye magazin şişirilir, yolsuzluk duyulmasın diye futbol büyütülür, insanların aklı dağılsın diye her kanala bir kavga programı serpiştirilir.
Halk yoruluyor, umutsuzlaşıyor, en sonunda “böyle gelmiş böyle gider” demeye başlıyor.
Sömürü düzeninin istediği cümle de tam olarak bu zaten.

Ama unuttukları bir şey var:
Bu ülke hâlâ adaleti isteyen milyonların omzunda duruyor.
Yarın bir gün aynı medya patronları, aynı ekranlar, aynı köşe başları halkın nefesini ensesinde hissederse…
O kirli parmaklarla tutulan manşetler bir anda titremeye başlar.

Gerçek bir gün mutlaka kapıyı çalar, hem de kamerayla değil; halkın sesiyle.
Ve o gün geldiğinde sömürü düzeniyle kol kola yürüyen medya patronları, bugünkü suskunluklarının hesabını vermek zorunda kalır.

Bizim için asıl mesele şu:
Gerçekliğin ipini onların eline bırakmayacağız.
Halkın sesini, halkın acısını, halkın hakkını anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Çünkü hakikat, patronun değil; toplumun malıdır.

Ve ne kadar baskılarlarsa baskılasınlar, hakikat, eninde sonunda konuşur.

Yorum Ekle
İsim
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.